Geçen seneki İstanbul bienaline kadar Yıldız Moran isminde bir
fotoğrafçının varlığından habersizdim. Fotoğraflarının olduğu bölüme girdiğimde
sırasıyla önce fotoğraflara, sonra fotoğrafçının ismine, daha sonra
fotoğrafların tarihine bakıp gözlerimin aşama aşama yerlerinden oynadığını
hatırlıyorum. Heyecan, telaş ve biraz da daha önce adını duymamanın utancıyla,
içimden “Böyle biri varmış! Böyle bir kadın varmış!” diye diye.
Yıldız Moran Türkiye’nin ilk kadın fotoğrafçılarından biri.
1932’de İstanbul’da doğuyor, 1951 yılında İngiltere’ye fotoğraf eğitimi almaya
gidiyor. Bu gidişi şöyle anlatıyor, “Atladım İngiltere’ye. Haberleştiğim okulu
buldum. Müdire hanım ‘Eyvah!’ dedi. ‘Ne olacak şimdi’ Ben tamam dedim. Muhakkak
kâğıtlarda bir noksanlık oldu. Dön bakalım Yıldız İstanbul’a. Meğerse neymiş
biliyor musunuz? Benim gibi genç ve yabancı bir kızı Londra yutarmış. 1951
yılıydı bu olayların olduğu zaman. Tam bir yıl orada fotoğrafçılık sanatının
alfabesini öğrendim.”
Eğitiminden sonra İspanya, Portekiz, İtalya’yı dolaşıyor ve
fotoğraf çekiyor. İngiltere’de kaldığı dört yıl boyunca beş sergi açıyor,
bunlardan ilkinde -21 yaşındayken- tüm eserlerini satıyor.
Türkiye’ye döndükten sonra Anadolu’yu gezmeye ve fotoğraflamaya
başlıyor. 50’lerde Anadolu’da çektiği fotoğrafların bazıları:
Böyle etkileyici fotoğraflar çeken, 50’li yıllarda bir kadın
fotoğrafçı olarak Anadolu’yu gezen Yıldız Moran 1962 yılında, fotoğrafa
başladıktan yalnızca 12 yıl sonra fotoğraf çekmeyi bırakıyor. Ama
neden?
6-7 Eylül 1955, İstanbul
25 Haziran 1983 tarihli Ses dergisinde çıkan röportajın girişi
şöyle: “ ‘Yaşamımı sürdürebilmek için para kazanmam gerekliydi. Yılbaşı kartları
yapıp satmak, para kazanmamı sağlayabilir diye düşündüm. Anlaştığım matbaa çok
kötü basmıştı kartlarımı. Tam umutsuzluğa düşmüşken, bir arkadaşım Özdemir
Asaf’ı önerdi. Hem şairdir, hem de titiz ve güzel baskılar yapar dedi. İş
konuşmak için Özdemir Asaf’ın matbaasına gittim. Tarihini de verebilirim
tanışmamızın; 4 Kasım 1954, saat: 11.00. Kelimelerle dile getirmek zor.
Duygulu,
kibar, hiç görülmemiş ve bir daha göremeyeceğim bir insandı Özdemir Asaf. Pırıl
pırıl bir zeka, renkli, yepyeni, bambaşka bir dünyaydı o. Olağanüstü bir insandı
kısacası…’
Bu sözlerin sahibi, şair Özdemir Asaf’ın eşi ve üç oğlunun annesi
Yıldız Moran. Yakın çevresinde bile yalnızca Özdemir Asaf’ın eşi olarak tanınan
Yıldız Moran’ın fotoğrafçılık yanını pek çok kimse bilmez. O, İngiltere’de
öğrenim gördüğü 12 yıllık tutkusunu, üç oğlu için bir anda silebilmiş
Türkiye’nin ilk kadın fotoğrafçılarından biridir.”
Yani cevap kısaca: 1962, Yıldız Moran’ın Özdemir Asaf’la
evlendiği yıl. İzleyen dört yıl içinde de üç çocuk yapıyorlar.
Bu cevap benim taş kalbimin ya da Ses dergisinin uydurması
değil. Röportajın geri kalanında Yıldız Moran fotoğrafı neden bıraktığını gayet
net bir şekilde açıklıyor:
“Eğitimini görüp, uzun yıllarınızı verdiğiniz fotoğrafçılığı
nasıl bıraktınız?
Birden 24 saatimi bu konuya mı vereceğim, yoksa daha önemli
konular var mı benim için diye düşündüm. Daha önemli şeyler olduğuna karar
verdim ve 12 yıl sonra bıraktım bu işi.
Daha önemli olan şeyler neydi?
Evliliğim ve çocuklar. Özdemir Asaf gibi bir baba bulmuşsa bir
insan başka ne yapabilir. Dört yıl içinde üç çocuk sahibi oldum ve artık tüm 24
saatlerimi çocuklarıma adadım.”
Bu röportajın da yer aldığı ‘Yıldız Moran, Fotoğrafçı’ adlı
kitapta (kitabın ismi o kadar anlamlı ki bu yazı için de çalıyorum) Samih
Rifat’ın Yıldız Moran’la ilgili bir yazısı var. Sonunda şöyle diyor: “Fotoğrafı
bırakma öyküsüne gelince, bu konuda Yıldız Moran’ın söylediklerine çok da
inanmak istemiyorum. Bir sanat tutkunu, yalnızca çoçukları ve ailesi için
tutkusundan vazgeçer mi? Şimdi adını anımsamadığım bir Fransız yazarı (Malraux
olabilir), beni çok düşündüren ve yaklaşık olarak şöyle dile getirebileceğimiz
bir düşünce ileri sürüyor: Yaratıcılık, sanatçıların üstünden gelen ve onları
aşan bir şeydir. Bu nedenle de sanatçılar, yaptıklarının bilincinde değildirler
çoğu kez. (…) Belki de bu alanda hiçbir şeyin akılcı bir açıklaması yoktur.
Yaratmanın bir açıklaması yoktur; yaratmaya başlamanın bir açıklaması yoktur.
Durdurmanın, bitirmenin de yoktur.”
Samih Rifat’ın hayretle sorduğu “bir sanat tutkunu, yalnızca
çocukları ve ailesi için tutkusundan vazgeçer mi?” sorusunun zihnimde yarattığı
ilk tepkiyi, “bir erkeğin buna bu kadar şaşırması daha kolay belki de”yi bir
anlığına siliyorum. (Zira aile geçindirmek için sanat tutkusundan vazgeçen pek
çok erkek de olmalı.) Belki gerçekten Yıldız Moran yaratıcılığının sonuna
gelmişti ya da sanatının finansal olarak getirdiği külfetten, mücadeleden
yılmıştı. (İngiltere’deki başarılarına karşın Türkiye’ye ilk döndüğünde uzun bir
süre hiçbir eserini satamadığı da yazılıyor çünkü.) Ama bu tahminler Yıldız
Moran’ın kendi açıklamasını tamamen yok saymak oluyor.
Dört senede üç çocuk
doğurduktan sonra fotoğrafa, en azından Yıldız Moran’ın o ana kadar yaptığı ve
sevdiği türden (evden uzakta olmayı, 24 saat kafa yormayı gerektiren) bir
fotoğrafa baybay canım demek son derece akılcı ve inanılır bir açıklama. ABD
gibi ülkelerde yeni yeni dillendirilmeye başlayan, bir kadının hem tüm mesleki
arzularını sonuna kadar kovalayabileceği hem de aile kurup evdeki tüm
“görevlerini” eksiksiz yerine getirebileceği (=her şeye sahip olan süper kadın)
fikrinin mevcut sosyal ve ekonomik düzende imkansız olduğu ya da en azından çok
çok istisnai koşullarda mümkün olabildiği itiraflarını düşününce, Yıldız
Moran’ın açıksözlülüğünü, “bir seçim yaptım ve seçimim bunu gerektiriyor”
tavrını göz ardı etmemek gerek diye düşünüyorum.
Yıldız Moran 1981 yılında kocasını kaybediyor. Yayına
hazırladığı çeşitli sözlükler, çevirilerden sonra 1995 yılında
ölüyor.
Fotoğrafı neden bıraktı meselesi bir yana, Yıldız Moran’ın
harika fotoğrafları, bakışı, cesareti o kadar ilham verici ki. Herkes bilsin,
Yıldız Moran diye biri varmış.
Kaynak:
Yıldız Moran Fotoğrafçı, Adam Yayınları, 1998
12. İstanbul Bienali El Kitabı, Adriano Pedrosa – Jens
Hoffmann
https://www.facebook.com/pages/Y%C4%B1ld%C4%B1z-Moran-Arun/286971991328360
http://www.theatlantic.com/magazine/archive/2012/07/why-women-still-cant-have-it-all/309020/1/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder