Abdülhak Hamit Tarhan 5 Şubat
1851'de İstanbul'da doğdu. Özel eğitim gördü. Rumelihisar Rüşdiyesi'ne kısa süre
devam etti. 1863'te eğitim için Paris'e gitti. Dönüşünde İstanbul'da Fransız
mektebine başladı ve Babı Ali'de tercüme odasına girdi.
Tahran Büyükelçiliği'ne atanan babasıyla birlikte İran'a gitti. Babasının 1867'de ölümü üzerine İstanbul'a döndü. Maliye Mektubi ve Sadaret Kalemi'nde çalıştı. Ebüzziya Tevfik ve Recaizade Mahmud Ekrem'le tanıştı. Ardından diplomatlığa geçti. Uzunca bir süre yurtdışı görevlerde bulundu. 4 kere evlendi. Eşlerinin hepsi öldü.
Tahran Büyükelçiliği'ne atanan babasıyla birlikte İran'a gitti. Babasının 1867'de ölümü üzerine İstanbul'a döndü. Maliye Mektubi ve Sadaret Kalemi'nde çalıştı. Ebüzziya Tevfik ve Recaizade Mahmud Ekrem'le tanıştı. Ardından diplomatlığa geçti. Uzunca bir süre yurtdışı görevlerde bulundu. 4 kere evlendi. Eşlerinin hepsi öldü.
Mütareke yıllarında Viyana'ya
gitti. Cumhuriyet'in ilanından sonra döndü. 1928'de İstanbul Milletvekili
seçildi ve ölünceye kadar milletvekili olarak kaldı. 12 Nisan 1937'de
İstanbul'da öldü. Mezarı Zincirlikuyu'da. Abdülhak Hamid, Tanzimat sonrası bütün
edebi ve siyasi devirleri yaşamış bir şairdir. Tanzimat döneminde Batı
etkilerini Türk şiiri ve tiyatrosuna getiren yazardır. Kendisine son zamanlarda
Şair-i Azam (en büyük şair) unvanı verilmiştir.
Abdülhak Hamit Tarhan Doğu ile
Batı arasında bir köprü olabilecek kadar kuvvetli kültürü, zengin bir hayal gücü
vardır. Şiirdeki Batılılaşma hareketinin asıl büyük öncüsüdür. Yaşadığı dönemde
Şair-i Azam unvanıyla anılır. Şiirin biçiminde ve içeriğinde önemli yenilikler
yapmıştır. Onda ölçü, uyak, hatta dil ve cümle kaygısı görülmez bu yüzden
eserlerinde dil kusurları çoktur. Dili çok ağır ve üslubu oldukça fazla
dağınıktır. Şiirde tezada, şaşırtmaya yer vermiş lirik felsefi bir anlayışla
yazmıştır.
Tanzimat şiirine geniş ufuklar açan,
Divan şiirinin iç ve dış geleneklerini yıkan, metafizik konularını işleyen
tezatlardan kuvvet alan ölüm aşk ve vatan gibi konularını çeşitli dille işleyen
bir şairdir. Verem hastalığından ölen karısı Fatma Hanım’ın üzüntüsüyle lirizm
ve tezat dolu ünlü Makber şiirini yazmıştır.
Ağır bir dil kullandığı
tiyatrolarını oynansın diye değil okunsun diye yazdığından tiyatroları sahne
tekniğine hiç uygun değildir.
Daha çok şiir tekniğiyle
yazdığı, nazım nesir karışık tiyatrolarında tarihi olaylar ve hayalleri
hâkimdir. Abdülhak Hamit Tarhan pastoral şiirin ilk örneklerinin verildiği,
serbest biçimdeki şiirlerin bulunduğu kitabına Sahra adını
vermiştir.
ESERLERİ
* Ölü
(1886)
* Hacle
(1886)
* Bir Sefilenin Hasbihali
(1886)
* Bla'dan Bir Ses
(1911)
* Validem
(1913)
* İlham-ı Vatan
(1918)
* Tayfalar Geçidi
(1919)
* Ruhlar
(1922)
* Garam
(1923)
* İçli Kız
(1874)
* Sabrü Sebat
(1875)
* Duhtr-i Hindu
(1875)
* Nazife yahut Feda-yı Hamiyet
(1876 - 1919)
* Tarık yahut Endülüs Fethi
(1879 - 1970)
* Eşber (1880,
1945)
* Zeynep
(1908)
* Macera-yı Aşk
(1910)
* İlhan
(1913)
* Tarhan
(1916)
* Finten (1918,
1964)
* İbn Musa (1919 -
1928)
* Yadigar-ı Harb
(1919)
* Hakan
(1935)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder