27 Nisan 2020 Pazartesi

Refik Halit Karay

Refik Halid Karay 1888'de İstanbul'da doğan Refik Halit, Bank-i Osmani serveznedarlarından, "bâlâ" rütbesine sahip Mehmed Halid Bey'in oğludur. Vezneciler'de Şemsu'l-Maarif ve Göztepe'de Taş Mektep'te okuyan ve ayrıca özel  dersler de alan Refik Halid, Mekteb-i Sultani'yi terkettiği gibi, Mekteb-i Hukuk'u da yarıda bırakıp Maliye Merkez Kalemi'ne katip olarak girdi.
1908'de katipliği bırakarak, Servet-i Fünun'da ve Tercüman-ı Hakikat'te çalışmaya başladı, bu arada kendisine ait Son Havadis adıyla bir gazete çıkardı ancak bunu on beş sayı sürdürebildi. Fecr-i Ati Topluluğu'na katıldı, Servet-i Fünun'a yazılar verdi. Kalem adındaki mizah dergisinde de "Kirpi" müstear ismiyle siyasi mizah yazıları yazdı. Sada-yı Millet'te, bilahare Cem'de Kirpi müstear ismiyle yazılar yazdı.
Gazeteci Ahmet Samim'in 9 Haziran 1910'da İttihatçılarca katledilmesi üzerine İştirak adlı gazetenin 13 Haziran 1910 tarihli nüshasının buna ilişkin yazılara ayrılmasını sağladı ve bu yüzden İttihat ve Terakkicilerce mimlendi. "Kirpi" müstear ismiyle yazdığı, İttihat ve Terakki Fırkası'nı yerden yere vuran yazılarını "Kirpinin Dedikleri" adıyla bir kitapta topladı ve bu arada Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın elindeki Beyoğlu Belediyesi'nde yedi ay süreyle Başkatip olarak çalıştı, Mahmud Şevket Paşa'nın katlinden hemen sonra da, yargılanmaksızın Sinop'a sürüldü (1913), bilahare Çorum, Ankara ve Bilecik'e gönderildi. Bilecik'teyken ongünlük bir izinle İstanbul'a geldiğinde Ziya Gökalp'in yardımlarıyla geri dönmedi yani sürgünlüğü son buldu (1918).
Robert Kolej'de bir yıl kadar Türkçe öğretmenliği yaptı, bu arada Vakit, Tasvir-i Efkar ve Zaman gazetelerinde makaleler yayınlayan Refik Halid, Damat Ferit Paşa'nın dostluğu sayesinde, mütarekeden hemen sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na katıldı, Posta ve Telgraf Umum Müdürü olarak görevlendirildi (1919). İzmir'in işgalinden sonra Anadolu Hareketiyle İstanbul Hükumeti arasında yaşanan telgraf krizinde İstanbul Hükumetini tuttuğu için, İstanbul'un işgalcilerden kurtarılışının ardından 09.11.1922 tarihinde Beyrut'a kaçtı. Yüzellilikler listesine alınması ve ihracı konusunda baskı yapılması üzerine Suriye'nin vatandaşlığını kabul etmek zorunda kalan Refik Halid, Halep'te yayımlanan Doğruyol ve Vahdet gazetelerini yönetti, bir ara kendi adına çıkardığı gazeteyi de tepkiler yüzünden kapatmak zorunda kaldı.
Af Kanunuyla, 1938'de yurda dönüp, yazmaya ve geçimini bu yoldan sağlamaya devam eden Refik Halid, 18.7.1965 tarihinde İstanbul'da öldü.
ESERLERİ
Romanları:
* Anahtar,
* Bu Bizim Hayatımız,
* Bugünün Saraylısı,
* Çete,
* Dişi Örümcek,
* Dört Yapraklı Yonca,
* İki Cisimli kadın,
* İkibin Yılın Sevgilisi,
* İstanbul’un İçyüzü,
* Kadınlar Tekkesi,
* Karlı Dağdaki Ateş,
* Nilgün 1-2-3,
* Sonuncu Kadeh.
* Sürgün,
* Yeraltında Dünya Var,
* Yezidin Kızı,
Hikaye Kitapları:
* Ago Paşa’nın Hatıraları,
* Ay Peşinde,
* Bir Avuç Saçma,,
* Bir İçim Su,
* Guguklu Saat,
* Gurbet Hikâyeleri,
* İlk Adım,
* Kirpinin Dedikleri,
* Memleket Hikâyeleri,
* Minelbab İlelmihrab
* Sakın Aldanma İnanma Kanma,
* Tanıdıklarım,
* Üç Nesil Üç Hayat.

Abdülkadir Meragi

Itrî'den önceki klasik Türk müziği bestecilerinin en büyüğü, müzik kuramı yazarlarının da en önemlisi sayılan Abdülkadir Merâgi (Batı kaynaklarında İbni Gaybî diye geçer), 1360'ta doğdu. İlk müzik derslerini, dönemin değerli bilgin ve müzikçilerinden olan Gıyaseddin Gaybî'den aldı, sonra döneminin belli başlı bilginlerinin ve sanatçılarının öğrencisi oldu. Genç yaşta babasını yitirince, Meraga'dan ayrılarak Celayirlilerin başkenti Tebriz'e gitti.

1377'de, üçüncü Celayirli hükümdarı Hüseyin'in (1374-1382) düzenlediği beste yarışmasını kazanınca, hükümdarın yakınları arasına girdi. Hüseyin'den sonra Celayirli tahtına çıkan ve başkenti Bağdat'a taşıyan Sultan Ahmet'in de gözde sanatçılarından oldu. 1393'te Bağdat'ı ele geçiren Timur tarafından, birçok bilgin ve sanatçıyla birlikte Semerkand'a götürüldü ve Timur'un en değer verdiği sanatçılarından biri haline geldi.

1399'da Timur'un Tebriz'de oturan oğlu Miranşah'ın çevresine girdi.  Miranşah'ın uygunsuz davranışlarını çevresine yoran Timur, oğlunu yoldan çıkardıkları gerekçesiyle, çevresindekilerin öldürülmesi buyruğunu verince, Abdülkadir, son anda kaçmayı başararak, yeniden Sultan Ahmet'in eline geçen Bağdat'a sığındı. Ama, 1401'de ikinci kez Bağdat'ı kuşatan Timur'un eline düştü, yargılanarak, ölüm cezasına çarptırıldı.

Ceza yerine getirileceği sırada Kur'an-ı Kerim'den bir sure okumaya başlayınca sesinin güzelliği ve müzikteki ustalığı sayesinde bağışlandı ve Timur'un sarayında eski yerini aldı. Timur'dan sonra tahta çıkan Halil Mirza ve Şahruh'un saraylarında çalıştı. 1421'de Osmanlı Sultanı II.Murad'a, Makasıd'ül Elhan (Ezgilerin Amaçları) adlı kitabını sunmak için Bursa'ya geldi. Kısa bir süre sonra Herat'a döndü ve orada 1435'te veba salgınından öldü.

Günümüze Abdülkadir Merâgi'nin olduğu ileri sürülen 40 kadar beste kalmıştır, ama başlıca bestelerinin yok olduğu, günümüze ulaşanların orta derecede besteler olduğu düşünülmekte, üstelik bu bestelerin de bir bölümünün Abdülkadir tarafından değil, ona özenen ve onun adını kullanan daha sonraki besteciler tarafından yapılmış olabileceklerinden kuşkulanılmaktadır.

Uzmanların, Abdülkadir'in olduğu konusunda görüş birliğine vardıkları bestelerin başlıcaları şunlardır:
  • Segâh Kâr-ı Şeşâğâz,
  • Hüseyni Kâr,
  • Mahur Kâr,
  • Rast Nakış Kârçe,
  • Pençgâh Ağırsemai,
  • Irak Yürüksemai.

Abdülhamid İbn Türk

Tarihte Türk lakabını taşıyan nadir Türk bilim adamlarındandır. Harezmi'nin çağdaşıdır. Cebir konusunda yazmış olduğu kitabın ancak küçük bir bölümü bugün elimizde bulunmaktadır. Burada, özel tipler halinde gruplandırılmış ikinci derece denklemlerinin çözümleri, Harezmi'ninkilerden daha ayrıntılı olarak verilmiştir.

Mesela x² + c = bx denkleminin, diğer denklem tiplerinden farklı olarak iki çözümü olduğunu ayrı ayrı şekillerle göstermiş olduğu halde, Harezmi bir tek şekil kullanmıştır; ayrıca Abdülhamid İbn Türk, c * (b/2)² durumunda çözümün imkansız olacağını da şekil vererek kanıtlamıştır. Bu nedenle İbn Türk'ün açıklamasının Harezmi'ninkinden daha mükemmel olduğu söylenebilir.

İbn Türk'ün söz konusu cebir kitabı, Harezmi'nin ilk cebir kitabı yazarı olma özelliğini şüpheli bir hale getirmektedir, buna rağmen Harezmi'nin cebir tarihindeki etkisi tartışılamaz önemdedir.

Abdülhak Şinasi Hisar


1888 yılında İstanbul'da doğmuştur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yayımlanmış ilk yazın dergilerinden olan Hazine-i Evrak'ı (1881-1882) çıkaran Mahmut Celâlettin'in oğludur.

Tanzimat Edebiyatı'nın iki ünlü şairinin (Şinasi ve Abdülhak Hâmit) adları verilmiştir. Daha küçük yaşlarda bir Fransız mürebbiyeden Fransızca, komşuları olan Tevfik Fikret'ten de Türkçe dersleri almış, ilkokuldan sonra öğretimini Mekteb-i Sultanî'de (Galatasaray Lisesi'nde) tamamlamıştır (1898-1905).
Daha sonra Paris'e giderek Ecole Libre des Sciences Politiques'te okumuştur (1905-1908).

Meşrutiyetin ilanından sonra yurda dönmüş, uzun süre özel şirketlerde çalışmıştır (1909-1930). Daha sonra Ankara'ya giderek Balkan Birliği Cemiyeti Umumî Kâtipliği ve Dışişleri Bakanlığı Danışmanlığı görevlerinde bulunmuştur (1931-1948).

Son yıllarında İstanbul'da bazı kurumların İdare meclisi üyeliklerinde bulunmuş, İstanbul'da ölmüştür (3 Mayıs1963).

Abdülhak Şinasi Hisar, Cevdet Kudret'in belirttiği üzere Meşrutiyet Döneminin Ahmet Haşim, Refik Halit, Hamdullah Suphi, Yahya Kemal, Yakup Kadri gibi şair ve yazarlarıyla aynı kuşaktan olmasına, çoğuyla okul sıralarından başlayan arkadaşlıklar kurmasına rağmen, yazmaya onlardan çok sonra başlamıştır.

Önce Birinci Dünya Savaşı sonlarında bazı dergilerde şiirleriyle görünmüş (1918), sürekli olarak yazmaya ise Mütareke döneminde yönelmiştir. Bu dönemde Dergâh (1921), Yarın (1921) dergilerinde şiir ve eleştiri, İleri gibi gazetelerde de eleştiriler yazmıştır.

Hisar, Cumhuriyet döneminde de Milliyet, Türk Yurdu gibi çeşitli gazete ve dergilerde yazmayı sürdürmüş, yazarlar arasında şair ve özellikle eleştirmeci olarak tanınmıştır.

Hisar, Varlık dergisinde mensur şiirler, yazın üzerinde denemeler, eski yazarlar ve geçmiş dönem hayatını anlatan anılar yayımlanmıştır (1933-1943).

Bir tür hazırlık dönemi sayılabilecek bu yıllardan sonra Abdülhak Şinasi Hisar 1941 yılından itibaren kendi yolunu bulmuş, özgün yapıtlarını peşpeşe vermeye başlamıştır. Hisar, Fahim Bey ve Biz romanıyla CHP Hikâye ve Roman Armağanı'nda üçüncülük almıştır (1942).

Yapıtları
Roman:

* Fahim Bey ve Biz (1941)
* Çamlıca'daki Eniştemiz (1944)
* Ali Nizamî Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği (1952),

Anlatı:

* Boğaziçi Mehtapları (1943)
* Boğaziçi Yalıları (1954)
* Geçmiş Zaman Köşkleri (1956),

Öteki Yapıtları:
* Aşk İmiş Her Ne Var Âlemde (1955-Seçilmiş mısra ve beyit antolojisi)
* Geçmiş Zaman Fıkraları (1958)
* İstanbul ve Pierre Loti (1958)
* Yahya Kemal'e Veda (1959)
* Ahmet Haşim, Şiiri ve Hayatı (1963).

Abdülhak Hamit Tarhan

Abdülhak Hamit Tarhan 5 Şubat 1851'de İstanbul'da doğdu. Özel eğitim gördü. Rumelihisar Rüşdiyesi'ne kısa süre devam etti. 1863'te eğitim için Paris'e gitti. Dönüşünde İstanbul'da Fransız mektebine başladı ve Babı Ali'de tercüme odasına girdi. 

Tahran Büyükelçiliği'ne atanan babasıyla birlikte İran'a gitti. Babasının 1867'de ölümü üzerine İstanbul'a döndü. Maliye Mektubi ve Sadaret Kalemi'nde çalıştı. Ebüzziya Tevfik ve Recaizade Mahmud Ekrem'le tanıştı. Ardından diplomatlığa geçti. Uzunca bir süre yurtdışı görevlerde bulundu. 4 kere evlendi. Eşlerinin hepsi öldü.

Mütareke yıllarında Viyana'ya gitti. Cumhuriyet'in ilanından sonra döndü. 1928'de İstanbul Milletvekili seçildi ve ölünceye kadar milletvekili olarak kaldı. 12 Nisan 1937'de İstanbul'da öldü. Mezarı Zincirlikuyu'da. Abdülhak Hamid, Tanzimat sonrası bütün edebi ve siyasi devirleri yaşamış bir şairdir. Tanzimat döneminde Batı etkilerini Türk şiiri ve tiyatrosuna getiren yazardır. Kendisine son zamanlarda Şair-i Azam (en büyük şair) unvanı verilmiştir.

Abdülhak Hamit Tarhan Doğu ile Batı arasında bir köprü olabilecek kadar kuvvetli kültürü, zengin bir hayal gücü vardır. Şiirdeki Batılılaşma hareketinin asıl büyük öncüsüdür. Yaşadığı dönemde Şair-i Azam unvanıyla anılır. Şiirin biçiminde ve içeriğinde önemli yenilikler yapmıştır. Onda ölçü, uyak, hatta dil ve cümle kaygısı görülmez bu yüzden eserlerinde dil kusurları çoktur. Dili çok ağır ve üslubu oldukça fazla dağınıktır. Şiirde tezada, şaşırtmaya yer vermiş lirik felsefi bir anlayışla yazmıştır.

Tanzimat şiirine geniş ufuklar açan, Divan şiirinin iç ve dış geleneklerini yıkan, metafizik konularını işleyen tezatlardan kuvvet alan ölüm aşk ve vatan gibi konularını çeşitli dille işleyen bir şairdir. Verem hastalığından ölen karısı Fatma Hanım’ın üzüntüsüyle lirizm ve tezat dolu ünlü Makber şiirini yazmıştır.

Ağır bir dil kullandığı tiyatrolarını oynansın diye değil okunsun diye yazdığından tiyatroları sahne tekniğine hiç uygun değildir.

Daha çok şiir tekniğiyle yazdığı, nazım nesir karışık tiyatrolarında tarihi olaylar ve hayalleri hâkimdir. Abdülhak Hamit Tarhan pastoral şiirin ilk örneklerinin verildiği, serbest biçimdeki şiirlerin bulunduğu kitabına Sahra adını vermiştir.

ESERLERİ
* Ölü (1886)
* Hacle (1886)
* Bir Sefilenin Hasbihali (1886)
* Bla'dan Bir Ses (1911)
* Validem (1913)
* İlham-ı Vatan (1918)
* Tayfalar Geçidi (1919)
* Ruhlar (1922)
* Garam (1923)
* İçli Kız (1874)
* Sabrü Sebat (1875)
* Duhtr-i Hindu (1875)
* Nazife yahut Feda-yı Hamiyet (1876 - 1919)
* Tarık yahut Endülüs Fethi (1879 - 1970)
* Eşber (1880, 1945)
* Zeynep (1908)
* Macera-yı Aşk (1910)
* İlhan (1913)
* Tarhan (1916)
* Finten (1918, 1964)
* İbn Musa (1919 - 1928)
* Yadigar-ı Harb (1919)
* Hakan (1935)

Abdurrahman Kasapoğlu

Hayat Hikayesi
Abdurrahman Kasapoğlu 1966 yılında Samsun'un Terme ilçesinde doğdu.
1990'da Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden mezun oldu.
1995 yılında İnönü Üniv. Darende İlahiyat Fakültesi Tefsir Ana Bilim Dalı Araştırma Görevliliğine atandı.
1996'da doktorasını tamamladı.
1997 yılından bu yana aynı fakültede öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

Makaleleri:
  • Kuran’da İman Psikolojisi Yalnızkurt Yayınları, İstanbul, 1997
  • Kuran’da İnsan Psikolojisi Yalnızkurt Yayınları, İstanbul, 1997.
  • Kuran’da İbadet Psikolojisi İzci Yayınları, İstanbul, 1997
  • Kur'an-ı Kerim ve İletişim Nursan Yayınları, İstanbul, 2000
  • Haset Yeni Dünya Dergisi, sayı: Şubat / Mart, 2001
  • Kuran’da İnsan Nursan Yayınları, İstanbul, 2002
  • Psikolojik Kur'an Terimleri Atlası I-V Tıpkı Basım, Malatya, 2003
  • Kuran’a Göre Vicdanın Kaynağı ve İşlevleri Akademik Araştırmalar Dergisi, sayı: 18 s. 131–162, 2003
  • Kuran’da İhtiyarlık Çağının Değerlendirilişi, Tabula Rasa Felsefe&Teoloji, sayı: 7, sayfa: 213–232, 2003
  • Bir Dini Tecrübenin İfade Simgesi: Rükû Tabula Rasa Felsefe&Teoloji, sayı: 9, s. 255–279, 2003
  • Ensest Tabusu ve Egzogami Kuralının Kuran’daki Yansımaları Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 1, sayfa: 5–15, 2003
  • Kuran’ın İffet Anlayışı -Batılı Cinsel Ahlâk Anlayışlarıyla Bir Mukayese- Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 4, sayfa: 5–25, 2003
  • Kuran’ın Amaçları Açısından Tatma Duyusuna Bir Bakış EKEV Akademi Dergisi, sayı: 18, s. 89–104, 2004
  • Doğal Dinî Kabiliyet Tabula Rasa Felsefe&Teoloji, sayı: 10, s. 143–155, 2004
  • Allah'ın Bal Arısına Vahyi -Bal Arısında İçgüdüsel Davranışlar- Tabula Rasa Felsefe&Teoloji, sayı: 11, s. 229–241, 2004
  • Şüphe İnkâr İlişkisi Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 1 s. 57–116, 2004
  • Kuran’da Evlilik Terapisi -Günümüz Psikolojisinin Verileri ve Uygulamalarıyla Bir Mukayese- Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 2, s. 37–74, 2004
  • Kuran’da İki Zıt Karakter: Şuhh (Bencillik) ve Îsâr (Özgecilik) Akademik Araştırmalar Dergisi, sayı: 21, s. 125–147, 2004
  • Bir Karakter Bozukluğu ve Zihinsel Yetersizlik Olarak Sefihlik Tabula Rasa-Felsefe&Teoloji, sayı: 12, 2004, s. 90–104.
  • Kuran’da Eşler Arası İlişki Hakkında Önemli Bir Kavram: Sükûn -Eşler Arasında Cinsel ve Duygusal Eğilim- Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 4, 2004,
  • Kuran’da Kıssa Terapisi -Hz. Peygamber'in Kıssalardan Terapi Amaçlı Yardım Alması- Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 2, 2004, s. 69–80.
  • Kuran’ın Amaçları Açısından Uyku Hakkında Bir Değerlendirme Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 4, 2004, s. 45–77.
  • Kuran’da Koşullandırma Yoluyla Öğrenme -Hayvanların Koşullandırılması- Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 3, 2005, s. 57–71.
  • İnsanın Çaresizliği ve Fıtratın Uyanışı Kelâm Araştırmaları Dergisi, sayı: 1, 2005, s. 61–90.
  • Kuran’da Kardeş Kıskançlığı ve Eğitimi -Kabil ile Habil ve Hz. Yusuf ile Kardeşleri Örneği- Fikir Dünyası: Düşünce Dergisi, sayı: 3, 2005, s. 174–198.
  • Psiko-Sosyal ve Metafizik Açıdan Kumar Tabula Rasa: felsefe-teoloji, sayı: 13, 2005, s. 187–204.
  • Dinsel Şüphe Kelâm Araştırmaları Dergisi, sayı: 2, 2005, s. 65–82.
  • Bir Dinî Tecrübe Olarak Kuran’da Huşu Tasavvuf: İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 15, 2005, s. 177–190.
  • Yasak Yiyecekler Dinde Ne Anlama Geliyor? —Kuran’ın Öğretileriyle Diğer Dinsel Uygulamalar Arasında Bir Mukayese- EKEV Akademi Dergisi, sayı: 24, 2005, s. 135–154.
  • Bir Dinî Tecrübe ve Sembol Olarak Kıbleye Yönelme Diyanet İlmi Dergi, sayı: 4, 2005, s. 29–48.
  • Kuran’a Göre Umutsuzluk İnkâr İlişkisi Tabula Rasa: Felsefe-Teoloji, sayı: 14, 2005, s. 129–149.
  • Kuran’a Göre Çocuklar Arasında Cinsiyet Ayrımcılığı -Kız Çocuklarına Karşı Tutumlar- Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 10-1, 2005, s. 75-96.
  • Kuran’da Terapötik Boşanma Bilimname Düşünce Platformu, sayı: 9, 2005, s. 75–87.
  • Abdestin Sembol ve Dinî Tecrübe Boyutu Diyanet İlmi Dergi, sayı: 4, 2006, s. 93–108.
  • Atatürk'ün Kur'an Kültürü İlgi Yayınları, İstanbul, 2006.
  • Yusuf ve Züleyha Açısından Kuran’da "Nefs-i Emmâre" Kavramı -Freud'un "İd" Kavramıyla Bir Mukayese- Tasavvuf İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 17, 2006, s.
  • İnkâr ve Acelecilik Karakteri Kelâm Araştırmaları, sayı: 1, 2006, s. 91–112
  • Empati ve Sempati Olgusuna Vurgu Yapan Bazı Ayetler Bilimname: Düşünce Platformu, 2006, sayı: 10, s. 33–61.
  • Kuran’da Alaycı İnsan Karakteri Fikir Dünyası Düşünce Dergisi, sayı: 4, 2006, s. 187–225.
  • İletişimde Kaynağın Güvenilirliği -İlâhî Mesajın Kaynağı Konumundaki Peygamberlerde Güvenilirlik Esası- Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 7, 2006, s. 125–147
  • Kuran’da Hayvan Davranışlarına Benzetilen İnsan Karakterleri Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 11–1, 2006, s. 47–75.
  • Carl Gustav Jung'un Kehf Suresi Tefsiri Mengüceli Yayınları, Malatya, 2006.
  • Kuran’da Tağyir Olgusu -Bireysel ve Toplumsal Değişme- EKEV Akademi Dergisi, sayı: 27, 2006, s. 51–64.
  • Kuran’da "Üsve-i Hasene" Kavramı -Model Alma Yoluyla Öğrenme- Diyanet İlmi Dergi, sayı: 3, 2006, s. 33–48.
  • Kuran’da "İftira" -Sebepleri Sonuçları ve Eğitimi- Tabula Rasa Felsefe&Teoloji, sayı: 115–15, s. 231–253, 2006
  • Gelişim Psikolojisi Açısından Kuran’da "Bulûğ" Olgusu Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: X/2, 2006, s. 275–298.
  • Kuran’da "Gıybet" Olgusu -Bir Davranım Bozukluğu Olarak Dedikodu ve Korunma Yolları- Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 11/2, 2006, s. 51–70.
  • Kuran’da Anne Çocuk İlişkisi -Çocuğun Doğumdan Sonraki İlk Gelişim Evresi- EKEV Akademi Dergisi, sayı: 30, 2007, s. 85–102.
  • Kuran’da Oruç Psikolojisi Diyanet İlmî Dergi, sayı: 1, 2007, s. 51–76.
  • Kuran’a Göre Cimrilik -Sebepleri Zararları ve Eğitimi- Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: XI/2, 2007, s. 329–364.
  • Kuran’a Göre Korunmaya Muhtaç Çocuklar Fikir Dünyası Düşünce Dergisi, sayı: 5, 2007, s. 171–203.
  • Namazda Kur'an Kıraati -Dinî Tecrübe Açısından Bir Yaklaşım- İslâmî İlimler Dergisi, sayı, 3, 2007,
  • Kuran’da Ümit-İman İlişkisi Tasavvuf İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 18, 2007, s. 155–176.
  • Kuran’da Psikolojik Savaş EKEV Akademi Dergisi, sayı: 33, 2007, s. 95–106.
  • Kuran’da Affetme Olgusu -İnsanların Birbirlerini Affetmeleri- Diyanet İlmî Dergi, sayı: 4, 2007, s. 7–30.
  • İslâm'a Göre Evlilikte Eşler Arasında Uyum Sorunu -İnanç ve Ahlâk Uyumu- Bilimname Düşünce Platformu, sayı: 12, 2007, s. 137–161.
  • Kuran’a Göre Ailenin Din Eğitimi Görevi -İman ve İbadet Eğitimi- Diyanet İlmî Dergi, sayı: 2, 2008, s. 7–26.
  • Hz. Musa Kıssasında Korku Fenomeni Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 1, 2008, s. 101–151.
  • Kur'an Açısından Fatalizm -İnkârcıların Bir Tutumu Olarak Kadercilik- Hikmet Yurdu Düşünce-Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi, sayı: 1, 2008, s. 87–107.
  • Kişilik Eğitimi Açısından Hac İbadeti Diyanet İlmî Dergi, sayı: 1, 2008, s. 93–126.

Abdurrahim Karakoç


7 Nisan 1932 tarihinde Kahramanmaraş ili, Elbistan ilçesine bağlı Ekinözü (Cela) köyünde dünyaya geldi. Küçük yaşlarda şiire merak sardı.
Bu, aileden gelme bir merak diyebiliriz. Çünkü dedesi, babası ve kardeşleri de şairdirler.

İlk yazdığı şiirleri 2 kitap oIacak hacimde iken beğenmeyip yaktı ve 1958 yılından itibaren yazdıklarını 'Hasan'a Mektuplar' ismi altında 1964 yılında 10.000 adet bastırdı. 

FEDAİ yayınları arasında çıkan bu eser kısa zamanda tükendi ve 2. baskısını yine 10.000 adet bastırdı. 1958 yılında buIunduğu kasabada belediye mesul muhasibi olarak memuriyete girdi.1981 yılı Mart ayında emekli oldu.
  • Serdengeçti,
  • Töre-Devlet,
  • Ocak,
  • Yeni Düşünce,
  • Yenisey,
  • Alperen 
yayınları oIarak şimdiye kadar 12 şiir kitabı, bir tane de makalelerinden derlenen nesir kitabı çıktı.

1985 yılından sonra gazetecilik yaptı. Bir ara politikaya girdi ve ayrıldı. Niçin girip, niçin ayrıldığını bir röportajda şöyle cevaplandırdı:
'Allah rızası için girmiştim,
Allah rızası için ayrıldım'.

30 yılı aşkın bir zaman içinde kitapları baskı üstüne baskı yenilemektedir. Bilhassa 'Vur Emri' adlı kitap günümüz şairlerinin hiç birisine nasip olmayan kabulü görmüştür. 7 Haziran 2012 tarihinde Hakk'a yürüdü.

Kendi dilinden kendi tarifi...
'Ebedî kudretin tek sahibinden alınan emir üzerine 7 Nisan 1932 tarihinde dünyaya gelmişim. Çocukluğum şöyle-böyle geçti. Kıt imkânlara, kıtlık yıllarına rağmen hâlâ o günleri özlerim.

Birçok kimseye o yılları anlatsam, 'Özlenecek neresi var? ' diyebilirler, amma ben hep çocukluk yıllarımı sevdim. Şiir yazmaya küçük yaşlarda başladım.

Zaten bizim oralarda her genç şiir yazar. Bu tutku başka bir meşgalenin veya işin olmayışından kaynaklanıyor gibime geliyor. Ben de avareydim, boşluğumu şiirle doldurmaya çalıştım. Benimle şiire başlayanlar yalnızlıktan, yardımsızlıktan dökülüp gittiler.

Bana gelince:
Sağolsunlar,
iktidarların ve muhalefetin iri kıyım politikacıları,
ihtilal cuntacıları,
'bilimsel' cüppeliler,
entellektüel züppeler,
millî soyguncular,
sosyete parazitleri,
sermaye sülükleri,
zulüm-işkence makineleri,
adalet katleden hukukçular,
dalkavuklar,
üçkağıtçılar v.s.
hep bana yardımcı oldular.
Şiir malzememi veren onlar,
öfkemi bileyen onlar oldular.
Yardımlarını inkâr etmiyorum,
fakat teşekkür de etmiyorum.
Dinsizlerin değil,
din düşmanlarının,
yani İslâm düşmanlarının da az yardımı olmadı.

Bir bakıma dinî duygularımın kuvvetlenmesine vesile oldular.
En uygun zamanda yaşadığıma inanıyorum.
Yardımcılarım (!) var oldukları sürece yazmaya devam edeceğim.
Allah (cc) kısmet ederse...'

Eserleri
  • Hasan'a Mektuplar (1965) 
  • El Kulakta (1969) 
  • Vur Emri (1973) 
  • Kan Yazısı (1978) 
  • Suları Islatamadım (1983) 
  • Beşinci Mevsim (1985) 
  • Dosta Doğru(1994) 
  • Akıl Karaya Vurdu (1994) 
  • Yasaklı Rüyalar (2000) 
  • Gökçekimi (2000) 
  • Gerdanlık-I (2000) 
  • Gerdanlık-II (2002) 
  • Gerdanlık-III (2005) 
  • Parmak İzi (2002) Düşünce Yazıları, Çobandan Mektuplar(Deneme)

Abdurrahman Çaycı


1927 yılında Ahlat‟da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kastamonu, lise öğrenimini Kayseri‟de tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü‟nden mezun oldu.

İsviçre‟nin Neuchatel Üniversitesi‟nde “La Question Tunisienne et La Politique Ottomane” konulu tezi ile doktorasını tamamladı. 1968‟de Doçent, 1975‟de de Profesör unvanını aldı.

Kayseri Lisesi Müdür Yardımcısı olarak görev yaptıktan sonra İsviçre Bölgesi Kültür Ataşe ve Müfettiş Yardımcılığı, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Kurucu Başkanlığı, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Başkanlığı, Erciyes Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kurucu Dekanı görevlerinde bulunmuştur.

TRT Yönetim Kurulu Üyeliği ve Başkan Yardımcılığı da yapan Prof. Dr. Abdurrahman ÇAYCI, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitisü Müdürü iken emekliye ayrıldı. 1983-2001 yılları arasında Atatürk Araştırma Merkezi Bilim Kurulu Üyeliği yapmıştır.

Prof. Dr. Abdurrahman ÇAYCI‟nın “La Question Tunisienne et La Politique Ottomane” ve “Büyük Sahra‟da Türk-Fransız Rekabeti” isimli eserleri Arapça‟ya tercüme edilmiştir.

“Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Milli Bağımsızlık ve Çağdaşlaşma Önderi, Hayatı ve Eseri” ile “Türk-Ermeni İlişkilerinde Gerçekler” başlıklı eserleri Atatürk Araştırma Merkezince yayınlanmıştır.

Adı geçenin Atatürk, Milli Mücadele, Çağdaşlaşma ve Kuzey Afrika Türk Tarihi ile ilgili yayınlanmış birçok makalesi bulunmaktadır.

Abdurrahman Ceziri

Abdurrahman bin Muhammed Ivad el-Cezîrî (1299-1360/1882-1941). Fakîh, Ezher ulemasından.

Mısır'da doğan Abdurrahman el-Cezîrî, Ezher'de okudu (1313-1326/1895-1908) ve yine orada ders verdi. Evkaf Bakanlığı'nda camiler müfettişliğine tayin edildi (1330/1912). Daha sonra Usûlu'd-Dîn Fakültesi'ne öğretim üyesi oldu. Kibaru'l-Ulema kuruluna da üye olan Abdurrahman el-Cezîrî, Hulvân'da vefat etti.

Abdurrahman el-Cezîrî' daha çok el-Fıkh ale'l-Mezâhibi'l-Erba'a[261] adlı eser dolayısıyla tanınır. Bu eserin ilk cildini kendisinin de üye olarak yer aldığı bir komisyon[262] hazırlamışsa da, diğer ciltleri tek başına el-Cezîrî hazırlamıştır.

Dört mezhep arasında delilsiz bir mukayeseli hukuk kitabı kabul edilebilecek olan el-Fıkh ale'l-Mezahibi'l-Erba'a, Türkçe'ye de terceme edilmiştir.

Abdurrahman el-Cezîrî'nin bundan başka Tavdihu'l-Aka'id (Kahire 1944), el-Ahlâku'd-Dîniyye   ve'l-Hikemi'ş-Şer'iyye, Edilletu'l-Yakîn fi'r-Radd alâ Ba'di'l-Mubeşşirîn ve Dîvanu Hutab gibi matbu eserleri de bulunmaktadır.

Kaynaklar
1. Kehhâle, Umer Rıda, MLF, Beyrut, ts., V, 186;
2. ez-Ziriklî, Hayruddîn, el-A'lâm, 1954-1959, IV, 111.

Abdullah Yüce


04 Aralık 1920 yılında İstanbul Eyüp Sultan'da doğdu. Annesi Sultan Hanım, babası Hafız İsa Efendi'dir. Çocukluğu meşakkat ve fakirlik içinde Eyüp Sultan'da geçti. Reşadiye 36. ve 37. ilkokullarında okudu.

Tahsilini ortaokuldan terk etmek mecburiyetinde kaldı. 18 yaşında sanat hayatına başladı. 1942 yılında askere gitti 4 yıl askerlik yaptı.

İlk mûsıkî çalışmalarını Ali Rıza Bey'le yaptı. Bu yıllarda ilk şarkısı olan "Bu Ne Sevgi Ah, Bu Ne Istırab"ı besteledi.

1946 yılında Fındıklı Salı Pazarı'nda sahne hayatına atıldı. Daha sonra 1949 yılında ilk plak çalışmasını yaptı. 50'ye yakın taş plak doldurdu.

Sanat hayatı boyunca, Sadettin KAYNAK, Selahattin PINAR, Kemanî Hacı Maksut, Kadri ŞENÇALAR, İsmail ŞENÇALAR hocası udî Edip ERTEN ve Ali Rıza Bey gibi üstatlardan feyiz aldı.

3 arkadaş, "Kara Sevda" ve "Hicran Yarası" gibi çeşitli sinema film çalışmaları yaptı. Evli ve 2 çocuk babası olan Abdullah YÜCE 1995 yılının Aralık ayında vefat etti.

Abdullah Yüce, bütünüyle Kasımpaşa'daki gramofonlu bir halk meyhanesi dekorunda geçen bu Lütfi Akad filminin yanı sıra, Memduh Ün'ün Üç Arkadaş'ından, Metin Erksan'ın Hicran Yarası'ndan gelip geçti, 50'lerde ve 60'larda yalnız plak firmalarının ve tanınmış alaturka gazinoların değil, Yeşilçam'ın da aranan yıldızlarından oldu.

90'larda TV dizisi Süper Baba'da oynadığı Rasim Baba rolü, unutulmadığının ispatıydı. Fitili, 28 yaşındayken yaptığı beste ateşlemişti:
Bu ne sevgi ah, bu ne ızdırap
Zavallı kalbim ne kadar harap
Nasibim olsun bir yudum şarap
Sun da içeyim yârin elinden

Emekliliğinden sonra Yeniköy sırtlarındaki evinin etrafını, Zeki Müren'den Bülent Ersoy'a kadar herkesin yorumladığı bu şarkısının notalarıyla süslü bir demir parmaklıkla çevirdi.

Diğer ünlü bestesi Ölürsem kabrime gelme, İbrahim Tatlıses ve Aynur başta olmak üzere pek çok sanatçı tarafından seslendirildi. Abdullah Yüce, sanat müziğinden arabeske dönen kavşağın önemli simalarından biridir.

Ferdi Tayfur bütün Türkiye'ye, Ampul İbo, Beyoğlu Nevizade'ye ondan bir nefes taşımıştır. Bugün korsan kayıtları internette fırtınalar koparan Arap Şükrü,

onun bıraktığı izlerin soluk bir karikatürüdür.

Abdullah Muradoğlu


Marmara Üniversitesi İktisadive İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü mezunu.

15 yıldan uzun zamandır basın camiasının içinde yer aldı.

1997 yılından bu yana Yeni Şafak Gazetesi Haber Merkezi'nde özel haberler, dizi yazıları, araştırma yazıları, röportajlar, tarih sayfaları ve köşe yazıları yazdı.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri Röportaj Dalı'nda ödüle layık görüldü.

Biyografi alanında dört kitap yayınladı. Sivil toplum kuruluşlarında çeşitli görevler üstlendi.

ESERLERİ:
* Garihi Öldüren Şiir

A. Haluk Işındağ


8 Ocak 1950'de İstanbul'da doğdu. Babası tıp doktoru, annesi ev hanımı.
1957-61 yıllarında, İstanbul Belediyesi Klasik Baty Müziği Konservatuarı’nın piyano bölümüne devam etti.

Rana Erksan, Ferdi Statzer, ve 1961- 64 yıllarında Prof. Sommer'in öğrencisi oldu. Orta öğrenimini İstanbul'da Avusturya Lisesinde yaptı.
 
Yüksek eğitimine Viyana'da devam etti. Viyana Teknik Üniversitesi Makina ve İşletme Bilimleri Fakültelerinde lisans, "Takım Tezgâhları" ve "Yatırım Planlaması" konularında da yüksek lisans çalışmalarını tamamlayarak
makina yüksek mühendisi ve işletme-bilimleri uzmanı olarak 1976 yılında Türkiye'ye döndü.

Haluk Işındağ 1980 yılına kadar Türkiye'de profesyonel yöneticilik yaptı.

Çalışmalarına 1980-82 yılları arasyıda Avusturya'da devam etti.

1982-83 yıllarında TÜBİTAK ile birlikte yürüttüğü “Fındıklarda Küf ve Küf Kontaminasyonları” konulu çalışması ile Nato Bilimsel Heyeti ödülünü kazandı.
Avusturya Liseliler Vakfının kurucuları arasında yer aldy. Alev İlköğretim kurumunun oluşumunu sağladı.

Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsünde ve Deniz Harp Okulu yüksek lisans bölümünde kendi çözümü olan “Esnek Üretim Planlaması ve Lojistik” eğitimini verdi.
 
2004-2006 yıllarında Türkiye Yelken Federasyonu Eğitim bölümünde görev aldı.
“Yelken Hakemi El Kitabı” nı derledi. “Anılı Fıkralar” isimli kitabı 2000 yılında Dünya Kitapevi tarafından yayınlandı.

T.C.Başbakanlık “Vizyon 2023” projesinde Ulaştırma ve Turizm Bölümlerinde, 
9. Beş yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonunda da görevler aldı.
 
İTÜ Denizcilik Fakültesi Dekan Fahri Danışmanlığı, fakülte yelken kulübü başkanlığı görevlerini üstlendi.

Halen "Işın Sanayi Danışmanlığı" ve "Denizce" Internet yayımcılığının Yönetim Kurulu Başkanı olan, Üsküdar Musiki Cemiyetinde etkinliklerine devam eden, yelken hakemliği, yelken - balıkadam eğitmenliği yapan ve Türkiye Yelken Federasyonu Eğitim Kurulu Başkanlığını yürüten Haluk Işındağ evli ve iki çocuk babasıdır.

A. Ekrem Ülkü


1945 yılında, İstanbul'da doğdu. İ.Ü. İktisat Fakültesini bitirdi. Sosyal, Kültürel, Spritüel, Felsefî amaçlı bir çok dernek ve vakfın kurucusu, yöneticisi ve üyesi oldu.

Kendini geliştirmeye yönelik çalışmalarını söyleşi, panel veya makalelerle dinleyicileri ile paylaştı. Radyo programlarına konuşmacı olarak katıldı.

Aynı konularda, radyo programlarına konuşmacı olarak katıldı. 10 yıldır üzerinde çalıştığı Yahudi Kadim Mistik Öğretisi- KABALA adlı kitabı, Yeni İnsan Yayınevi tarafından basıldı, kısa sürede tükendi, e-kitap olarak okuyucuları ile buluşuyor.

İkinci kitabı “Ulusların Babası İbrahim” kitabından sonra “Pratik Kabala – Gematria, Notarikon, Temurah ve Tarot” başlığı ile 3. kitabı yazım aşamasında.

A. Cem Ersever


1950 Erzurum doğumlu. Kerkük Türkleri’ndendir. Resmi adı İstihbarat Grup Komutanlığı olan, halk arasında Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele adıyla anılan biriminin kurucusu ve komutanı olan Jandarma subayı.

Ersever, Güneydoğu Anadolu’da PKK ile yapılan gerilla ve istihbarat çalışmalarının tümünde yer almış,silahlı çatışmalara bizzat katılmış, tüm faali yetleri yönetmiş, PKK’ya yardım ve yataklık eden kişi ve guruplarla iritbat kurmuş, bunları tam yetkiyle ve Komutanlığa doğrudan bağlı olarak yürütmüştür.

Ersever ile Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu arasındaki ilişki olduğu ve Ersever’in Velioğlu’ndan çok iyi istihbarat aldığı, avukatı Emin Emir (MHP’nin eski lideri Alparslan Türkeş’in de avukatı) tarafından ifade edilmiştir.

Özellikle 1989-1990 yıllarında bu ikilinin çok sık görüştüğünden bahseden bahseden Emir, Ersever’in o dönem ‘Düşmanımın düşmanı dostumdur’ ilkesiyle hareket ettiğini ve ayrıca Hizbullah’ın devlet tarafından kurulduğuna dair Ersever’den herhangi bir şey duymadığını da belirtmiştir.

Ersever, Aydınlık gazetesinden Soner Yalçın’a yaptığı açıklamalarda,
Yeşil kod adıyla tanınan Mahmut Yıldırım ve bazı faili meçhuller ile ilgili bilgiler verdi.

Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis‘in kuşkulu bir uçak kazasında ölümünden bir ay kadar sonra, binbaşı rütbesindeyken, 17 Mart 1993’de 30 arkadaşı ile birlikte görevinden istifa etti.

İstifa mektubunda “Güneydoğu’da yetkili organlar içerisinde oluşturulan bir çete, cereyan eden hadiselerin gerçek boyutlarının Türk Milleti tarafından görülmesini engellemektedir” diyor ve yaşanan gerçekleri ve PKK ile mücadelenin eksikliklerini kamuoyuna duyurmaya çalışacağını açıklıyordu.

Bu arada PKK ile psikolojik mücadele yöntemi olarak Ahmet Aydın takma adıyla “Üçgendeki Tezgah” ve “APO-PKK-Kürtler” isimli kitapları yazmış,
ancak geçim sıkıntısı içine düşmüştü.

İşadamı Alparslan Ertuğ ile ilişki içindeydi ve eğer kendisine birşey olursa Güneydoğu’dan tanıdığı Hanefi Avcı‘ya haber vermesini istemişti.

Ersever, Aydınlık gazetesine anlattıklarıyla ilgili olarak mahkemeye ifade vermek için 24 Ekim 1993’te Ankara’ya gitti ve bir daha kendisinden haber alınamadı.
1 Kasım’da Ankara, Çamlıdere’de sevgilisi Neval Boz’un, 2 Kasım’da Ankara, Polatlı’da itirafçı Murat Demir’in ve 4 Kasım 1993’de Ankara, Elmadağ’da Ahmet Cem Ersever’in cesetleri jandarma tarafından bulundu.

Birbirlerini tanıyan bu üç kişiyi kimlerin öldürdüğü bir sır olarak kaldı.

A. Başer Kafaoğlu


Arslan Başer Kafaoğlu 1928 yılında Yozgat'ta doğdu.
Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu.
Maliye Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) yönetici olarak görev yaptı.
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Ekonomi Danışmanı oldu.
1965'ten sonra mali müşavir olarak çalıştı.
1983 yılında siyasete Sosyalist Kültür Derneği'ne katılarak başladı.
Daha sonraki dönemde Türkiye İşçi Partisi'ne (TİP) girdi.
SHP Parti Meclisi üyeliğinde bulundu.
Demokratik Devrim Derneği'nin kurucuları arasında da yer aldı.
Öte yandan Kafaoğlu pek çok eser ve çeviride kaleme almıştır.
28 Temmuz 2011 böbrek yetmezliği sonucu kaldırıldığı Çanakkale Devlet Hastanesi'nde vefat etti.

ESERLERİ

- Enflasyon
- İşte Alternatif
- 24 Ocak Kararları
- Liberalizm ve Demokrasi
- İktisat'ta Doğrular ve Yanlışlar
- Varlık Barışı Gerçeği

ÇEVİRİLERİ

- Sosyalist Anlayış
- Kapitalizm Nereye Gidiyor
- Üçüncü Dünya'nın Yağmalanması
- 2000'li Yıllara Girerken Kapitalizm
- Tarım-Bolluk İçinde Yoksulluk  

A. M. Celal Şengör

24 Mart 1955’te İstanbul’da doğdu. 1973 yılında Robert Academy’yi bitirdi, 1978’de State University of New York at Albany’den jeolog olarak mezun oldu. 1979’da master, 1982’de de aynı üniversiteden doktora aldı. 1981’de İTÜ Maden Fakültesi, Genel Jeoloji kürsüsüne asistan oldu.

1984 yılında Londra Jeoloji Cemiyeti’nin “Başkanlık Ödülü”nü, 1986’da TÜBİTAK’ın Bilim Ödülü’nü aldı. Aynı yıl İTÜ Maden Fakültesi Genel Jeoloji Anabilim Dalında doçent oldu. 1988’de Neuchâtel Üniversitesi Fen Fakültesi’nden şeref bilim doktoru (Docteur ès sciences honoris causa) pâyesi aldı.

1990 yılında Academia Europaea’ya ilk Türk üye olarak seçildi, aynı yıl Avusturya Jeoloji Servisi muhabir üyesi, 1991 yılında Avusturya Jeoloji Derneği şeref üyesi oldu. 1991 yılında Kültür Bakanlığı’nın Bilgi Çağı Ödülü’nü kazandı. 1992 yılında İTÜ Maden Fakültesi Genel Jeoloji Anabilim Dalı’nda profesörlüğe yükseltildi.

1993 yılında Türkiye Bilimler Akademisi kurucu üyesi oldu, Akademi konseyine seçildi, aynı yıl TÜBİTAK Bilim Kurulu üyeliğine seçildi. 1994 yılında Rusya Doğa Bilimleri Akademisi üyeliğine, Fransız ve Amerikan jeoloji dernekleri şeref üyeliğine seçildi, ayrıca kendisine Fransız Fizik Cemiyeti ve École Normale Supérieure Vakfı tarafından Rammal Madalyası verildi. Şengör 1997 yılında Fransız Bilimler Akademisi tarafından yerbilimleri dalında büyük ödül (Lutaud Ödülü) ile taltif edildi.

1998 Mayıs ayı içerisinde Şengör Collège de France’da misafir profesör olarak bir kürsü işgal etti, burada “XIX. yüzyılda tektoniğin gelişmesine Fransız jeologlarının katkısı” konulu bir ders verdi ve 28 Mayıs 1998’de Collège de France’ın madalyasını aldı. 1999’da Londra Jeoloji Cemiyeti kendisine Bigsby Madalyası’nı tevcih etti.

2000 yılının Nisan ayında Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Bilimler Akademisi yabancı üyeliğine seçilen ilk Türk oldu.

Şengör, Collège de France dışında İngiltere’de Oxford (Royal Society Araştırıcı bursuyla), ABD’de California Institute of Technology (Moore Distinguished Scholar olarak) ve Avusturya’da Salzburg Lodron-Paris Üniversitesi’nde misafir profesörlük yapmıştır.

Şengör jeolojide bilhassa yapısal jeoloji ve tektonik dallarındaki çalışmaları ile ün yapmıştır. Bu konuda 6 kitap, 175 bilimsel makale, 137 tebliğ özeti, pek çok popüler bilim makalesi, tarih ve felsefe ile ilgili de iki kitap ve 300’e yakın deneme yazısı yayınlamıştır.

Bunların 1997-1998 yılları arasında Cumhuriyet Bilim Teknik dergisindeki “Zümrütten Akisler” köşesinde çıkmış olanları Yapı Kredi Yayınları tarafından 1999’da Zümrütnâme başlığı altında kitaplaştırılmıştır. Şengör ayrıca pek çok uluslararası dergide editör, yardımcı editör ve yayın kurulu üyeliği yapmıştır ve yapmaktadır. 

Şengör 1986 yılında Oya Maltepe ile evlenmiştir. Tek çocuğu olan oğlu H. C. Asım Şengör 1989 yılında dünyaya gelmiştir.

Kitapları
* Dahi Diktatör

26 Nisan 2020 Pazar

Yekta Kopan

1968 Ankara doğumlu Kopan, Hacettepe Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu yazar ve seslendirme sanatçısıdır. ''Yarın'' isimli şiir ile yazın hayatına başladı. Öykü türündeki ilk kitabı ''Fildişi Karası'' 2000 yılında yayımlandı. Sonrasında Fildişi Karası, Aşk Mutfağı'ndan Yalnızlık Tarifleri, Kara Kedinin Gölgesi, Karbon Kopya ve Aile Çay Bahçesi kitapları ile yazarlığa devam etti.

Beyaz perdede ise Jim Carrey, Michael J. Fox gibi ünlü isimlerin ve çizgi film karakteri Sylvester'in seslendirmelerini yapmasıyla bilinir.